Tanrı'nın Gücü

Tanrı’nın gücünü nasıl anlamalıyız? Kutsal Kitap bize bu konuda ne öğretiyor? Ve Hristiyan yaşamını nasıl etkiler?
Tanrı’nın Gücü Hakkında Doğru Bir Kavram Oluşturmak
O’nu her şeye gücü yeten ve aynı zamanda her şeyi bilen olarak düşünmediğimiz sürece, Tanrı hakkında doğru bir anlayışa sahip olamayız. İstediğini yapamayan ve tüm tasarımını gerçekleştiremeyen biri, Tanrı olamaz. Tanrı’nın iyi olarak gördüğü şeye karar verme iradesi olduğu gibi, iradesini yerine getirme gücü de vardır.
Tanrı’nın gücü, O’nun dilediği her şeyi — sonsuz bilgeliğinin yönlendirdiği ve iradesinin sonsuz paklığıyla kararlaştırdığı her şeyi — gerçekleştirebilme yetisi ve kudretidir. ... Kutsallık Tanrı’nın tüm özelliklerinin güzelliği olduğu gibi, güç de İlahi doğanın tüm mükemmel niteliklerine hayat ve eylem veren şeydir. Eğer kudret devreye girip onları gerçekleştirmese, ezeli ilahi planlar ne kadar da beyhude olur! Kudret olmadan, O’nun merhameti yalnızca zayıf bir acıma, vaatleri boş bir ses, tehditleri ise sadece bir bostan korkuluğu olurdu. Tanrı’nın gücü Kendisi gibidir: sonsuz, ebedi, anlaşılmaz; yaratık tarafından ne kontrol edilebilir, ne sınırlandırılabilir ne de engellenebilir.
Tanrı bir şey söyledi, ben iki şey duydum: Güç Tanrı’nındır, ...
“Tanrı bir şey söyledi”; daha fazlasına gerek yok! “Yer ve gök ortadan kalkacak, ama O’nun sözü asla ortadan kalkmayacaktır.” Tanrı bir şey tek kez söyledi; O’nun ilahi görkemine ne kadar da yakışıyor! Biz zavallı ölümlüler sık sık konuşsak da sesimizi duyuramayabiliriz. O sadece bir kez konuşur ve gücünün gök gürültüsü binlerce tepede duyulur.
13 RAB göklerden gürledi, duyurdu sesini Yüceler Yücesi, dolu ve alevli korlarla. 14 Savurup oklarını düşmanlarını dağıttı, şimşek çaktırarak onları şaşkına çevirdi. 15 Denizin dibi göründü, yeryüzünün temelleri açığa çıktı, ya RAB, Senin azarlamandan, burnundan çıkan güçlü soluktan.
Tanrı bir kez konuştu. İşte O’nun değişmez yetkisi.
Çünkü göklerde RAB’be kim eş koşulur? Kim benzer RAB’be ilahi varlıklar arasında?
Dünyada yaşayanlar bir hiç sayılır. O gökteki güçlere de dünyada yaşayanlara da dilediğini yapar. O’nun elini durduracak, O’na, “Ne yapıyorsun?” diyecek kimse yoktur.
Tanrı insan olup aramızda yaşadığında bu açıkça gösterilmiştir. Cüzamlıya şöyle dedi:
... “İsterim, temiz ol!” Adam anında cüzamdan temizlendi.
Dört gündür mezarda yatan birine, “Lazar, dışarı çık” diye seslendi ve ölü dışarı çıktı. Fırtınalı rüzgar ve öfkeli dalgalar O’nun tek bir sözüyle dindi. Bir tümen cinler O’nun otoriter emrine direnemedi.
Tanrı’nın Gücü ve İnsanın Kibri
“Güç Tanrı’nındır” ve yalnızca O’na aittir. Tüm evrende hiçbir canlı, Tanrı’nın bahşettiği dışında, bir zerre dahi güce sahip değildir. Fakat Tanrı’nın kudreti kazanılmış değildir; ne de başka hiçbir otoritenin tanımasına bağlıdır. Doğası gereği O’na aittir.
Tanrı’nın gücü tıpkı Kendisi gibidir, kendi kendine var olur, kendi kendini sürdürür. İnsanların en kudretlisi, her şeye kadir Olan’ın gücüne en ufak bir artış bile ekleyemez. Bir şeye dayanan bir tahtta oturmuyor ve hiçbir destekleyici kola yaslanmıyor. O’nun sarayı saraylıları tarafından idame ettirilmez, ne de ihtişamını yarattıklarından ödünç alır. O’nun Kendisi tüm gücün büyük merkezi kaynağı ve Kökenidir.
Tüm yaratılış sadece Tanrı’nın büyük gücüne tanıklık etmekle kalmaz, aynı zamanda O’nun yaratılan her şeyden tamamen bağımsız olduğuna da tanıklık eder. O’nun kendi meydan okumasını dinleyin:
4 Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin? Anlıyorsan söyle. 5 Kim saptadı onun ölçülerini? Kuşkusuz biliyorsun! Kim çekti ipi üzerine? 6 Neyin üstüne yapıldı temelleri? Kim koydu köşe taşını?
İnsan kibri ne kadar da yerle bir oldu!
Kudret aynı zamanda Tanrı’nın bir adı olarak da kullanılır: “İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğu” (Markos 14:62), yani Tanrı’nın sağında. Tanrı ve güç o kadar ayrılmazdır ki, birbirlerine karşılık verirler. Tıpkı Tanrı’nın özü engin ve mekâna sığdırılamadığı gibi, tıpkı ezeli ve zamanla ölçülemediği gibi, öyle de her şeye kadirdir ve eylem bakımından sınırlanamaz.
Bunlar yaptıklarının küçücük parçaları, O’ndan duyduğumuz hafif bir fısıltıdır. Gürleyen gücünü kim anlayabilir?
O’nun gücünün tüm eserlerini kim sayabilir? O’nun kudretinden görünen yaratılışta sergilenen şeyler bile bizim anlama gücümüzün çok ötesindedir; O’nun sınırsız kudretinin kendisini kavramamız daha ne kadar çok imkânsızdır. Tanrı’nın doğasında, O’nun tüm işlerinde ifade edilenden sonsuz derecede daha fazla güç vardır.
Tanrı’nın Gücünün Gizi
“Yaptıklarının küçücük parçaları” yaratılışta, takdirde, kurtuluşta seyrederiz, ama bunlarda O’nun kudretinin sadece küçük bir kısmı görülür. Bu durum Habakkuk 3:4’te dikkat çekici bir şekilde ortaya kondu: “gücünün gizi ellerinde”. Bu bölümün imgelerinin ihtişamından daha fazlasını hayal etmek bile pek mümkün değildir; yine de içindeki hiçbir şey bu ifadenin yüceliğini aşamaz.
Peygamber (bir görümde) kudretli Tanrı’nın tepeleri yerinden oynattığını ve dağları altüst ettiğini gördü; bu da O’nun gücünün akıl almaz bir tezahürüydü. Hayır, diyor ayetimiz, bu O’nun gücünün tezahüründen çok gizlenmesidir. Bu ne anlama geliyor? Tanrının gücü öylesine akıl almaz, öylesine muazzam, öylesine kontrol edilemezdir ki, doğada işlediği korkunç sarsıntılar O’nun sonsuz kudretini açığa vurduklarından daha çok gizlerler!
Tanrı’nın Gücünün Muazzamlığı
Aşağıdaki pasajları birbirine bağlamak çok güzel: Tanrı’nın kontrol edilemez gücünü ifade eden “Denizin dalgaları üzerinde yürür” (Eyüp 9:8). “Gökkubbenin üzerinde dolaşır” (Eyüp 22:14), bu da O’nun varlığının sınırsızlığını anlatır. O’nun faaliyetlerinin şaşırtıcı hızını ifade eden “Rüzgarın kanatları üzerinde gezer” (Mezmur 104:3). Bu son ifade çok dikkat çekicidir. O “uçar” ya da “koşar” değil, ama “gezer” ve tam da “rüzgarın kanatları” üzerinde - elementlerin en azgını üzerinde, son derece öfkeye kapılmış ve neredeyse akıl almaz bir hızla sürüklenirken, yine de ayaklarının altındadır, O’nun mükemmel kontrolü altındadır!
Yaratılışta Gücü
Şimdi Tanrı’nın yaratılıştaki gücünü ele alalım. “Gökler Senindir, yeryüzü de Senin. Dünyanın ve içindeki her şeyin temelini Sen attın. Kuzeyi, güneyi Sen yarattın...” (Mezmur 89:11-12). İnsan çalışmadan önce hem aletlere hem de malzemelere sahip olmak zorundadır. Fakat Tanrı, hiçbir şey yokken, yalnızca Kendi sözüyle hiçlikten her şeyi yarattı. Akıl bunu kavrayamaz. Tanrı “söyleyince, her şey var oldu; O buyurunca, her şey belirdi” (Mezmur 33:9). İlkel madde O’nun sesini işitti. “Tanrı, ‘Işık olsun’ diye buyurdu ve ışık oldu” (Yaratılış 1:3). Buna haykırabiliriz: “Kolun güçlüdür, elin kudretli, sağ elin yüce!” (Mezmur 89:13).
Gece göğüne bakıp da aklın gözüyle onun dönen harikalarını seyreden kim, şunu sormadan edebilir: “O azametli küreler neyden oluştu?” Şaşırtıcı bir şekilde onlar hiçbir malzeme kullanılmadan var edildi. Onlar boşluğun kendisinden doğdular. Evrensel doğanın görkemli dokusu yoktan var oldu. Yüce Mimar, parçaları böylesine zarif bir incelikle biçimlendirmek ve bütüne böylesine güzel bir cila vermek için hangi aletleri kullanmıştır? Tüm bunlar ince orantılı ve asil bir şekilde tamamlanmış bir yapıya nasıl bağlanmıştı? Tek bir ilahi buyruk her şeyi başardı. Olsunlar, dedi Tanrı. Başka bir şey eklemedi; ve bir anda, her güzellikle bezenmiş, sayısız mükemmellikler sergileyen ve kendinden geçmiş seraflar arasında yüce Yaratıcı’nın övgüsünü ilan eden muhteşem yapı ortaya çıktı. “Gökler RAB’bin sözüyle, gök cisimleri ağzından çıkan solukla yaratıldı” (Mezmur 33:6).
Varlıkların Korunmasında Gücü
Tanrı’nın varlıkların korunmasındaki gücünü düşünün. Hiçbir yaratığın kendini devam ettirecek gücü yoktur. “Bataklık olmayan yerde kamış biter mi? Susuz yerde saz büyür mü?” (Eyüp 8:11). Yiyecek için otlar olmasaydı hem insan hem de hayvan yok olurdu; toprak verimli yağmurlarla yenilenmeseydi otlar kurur ve ölürdü. Bu nedenle Tanrı’ya “güçlü sözüyle her şeyi devam ettiren” (İbraniler 1:3) ve “insanı da, hayvanı da koruyan” denir (Mezmur 36:6).
Her insanın ana rahmindeki hayatı ne büyük bir ilahi kudret harikasıdır! Bir bebeğin bu kadar sıkışık ve karanlık bir yerde, üstelik nefes almadan, aylarca yaşayabilmesi Tanrı’nın gücü olmadan açıklanamaz. Gerçekten de O, “hayatımızı koruyandır” (Mezmur 66:9).
Yeryüzünün denizin şiddetinden korunması, Tanrı’nın kudretinin açık bir başka örneğidir. Bu azgın element, Tanrı’nın onu ilk yerleştirdiği sınırlar içinde, yeryüzünü taşırmadan ve dünyanın alt kısmını parçalara ayırmadan kanalını sürdürerek nasıl tutulur? Suyun doğal durumu, daha hafif olduğu için yeryüzünün üzerinde ve daha ağır olduğu için havanın hemen altında olmaktır. Onun doğal niteliğini kim kısıtlıyor? Kesinlikle insan değildir ve olamaz da. Onu dizginleyen tek şey Yaratıcısının emrisidir: “Buraya kadar gelip öteye geçmeyeceksin, gururlu dalgaların şurada duracak” (Eyüp 38:11). Dünyanın korunması Tanrı’nın gücünün ne kadar sağlam bir anıtıdır!
Yaratılışa Hükmetmede Gücü
Tanrı’nın yaratılışa hükmetmedeki gücünü düşünün. Mesela Şeytan’ın kötülüğünü dizginlemesini ele alalım. “Düşmanınız İblis kükreyen aslan gibi yutacak birini arayarak dolaşıyor” (1. Petrus 5:8). Tanrı’ya karşı nefretle ve insanlara, özellikle de kutsallara karşı şeytani bir düşmanlıkla doludur. Aden bahçesinde Âdem’i kıskanan, Tanrı’nın herhangi bir nimetinden faydalanma zevkimizi kıskanır.
İstediğini elde edebilseydi, hepimize Eyüp’e davrandığı gibi davranırdı: yeryüzünün ürünlerinin üzerine gökten ateş yağdırır, sığırları yok eder, evlerimizi devirecek bir rüzgar estirir ve bedenlerimizi çıbanlarla kaplardı. Ama insanlar ne kadar az fark etseler de, Tanrı onu büyük ölçüde dizginler, kötü tasarımlarını gerçekleştirmesini engeller ve onu Kendi buyrukları içine hapseder.
Tanrı da aynı şekilde insanların doğal yozlaşmasını engeller. İnsanın Yaratıcısından yüz çevirmesiyle ne denli korkunç bir tahribata yol açtığını göstermek için günahın yeterince patlak vermesine müsaade eder; ama Tanrı dizginleyici elini çekseydi, insanların varacağı dehşet verici boyutları kim tasavvur edebilir ki? “Ağızları lanet ve acı sözle doludur. Ayakları kan dökmeye seğirtir” (Romalılar 3:14-15) - işte Adem’in soyundan gelen herkesin doğası budur! Eğer Tanrı’nın gücü bu taşkınlığı engellemek için araya girmeseydi, dünyada ne kadar dizginsiz bir ahlaksızlık ve inatçı bir ahmaklık zafer kazanırdı! Mezmur 93:3-4’e bakın.
Yargıda Gücü
Tanrı’nın yargıdaki gücünü düşünün. O vurduğunda kimse direnemez: Hezekiel 22:14’e bakın. Bu durum Tufan’da ne kadar korkunç bir şekilde örneklenmiştir! Tanrı göğün pencerelerini açtı ve derinlerin büyük pınarlarını akıttı ve (gemidekiler hariç) O’nun gazabının fırtınası karşısında çaresiz kalan tüm insanlık süpürüldü. Gökten ateş ve kükürt yağdı ve Ovadaki Kentler yok edildi. Tanrı Kızıldeniz’de üzerlerine üflediğinde firavun ve tüm ordusu çaresiz kaldı.
Romalılar 9:22’de geçen şu sözler ne kadar müthiş: “Eğer Tanrı gazabını göstermek ve gücünü tanıtmak isterken, gazabına hedef olup mahvolmaya hazırlananlara büyük sabırla katlandıysa, ne diyelim?” Tanrı, kudretini O’na direnenleri sadece Cehennem’e hapsederek değil, Ateş Gölü’nün sonsuz yanışları arasında ruhlarını olduğu kadar bedenlerini de doğaüstü bir şekilde koruyarak gösterecektir.
Böyle bir Tanrı’nın önünde hepimiz titremeliyiz! Bizi bir güveyi ezdiğimizden daha kolay ezebilecek Olan’a küstahça davranmak, intihara meyilli bir davranıştır. Her şeye gücü yeten, istediği an bizi parçalara ayırabilecek ya da cehenneme atabilecek olan O’na açıkça karşı gelmek deliliğin doruk noktasıdır. En basit bir ifadeyle, O’nun şu buyruğuna kulak vermek bilgeliğin gereğidir: “Oğulu öpün ki öfkelenmesin, yoksa izlediğiniz yolda mahvolursunuz. Çünkü öfkesi bir anda alevleniverir” (Mezmur 2:12).
Aydınlanmış ruh böyle bir Tanrı’ya iyice tapınır! Böyle bir Varlığın harikulade ve sonsuz mükemmellikleri coşkulu bir tapınmayı gerektirir. Eğer kudretli ve namlı kişiler dünyanın hayranlığını kazanıyorsa, Her Şeye Kadir Olan’ın gücü bizi çok daha fazla şaşkınlık ve hürmetle doldurmalı. “Var mı Senin gibisi ilahlar arasında, ya RAB? Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer, harikalar yaratan var mı?” (Çıkış 15:11).
Bu, azizlerin güvenebileceği bir Tanrı’dır. O, tam ve içkin bir güvene layıktır. O’nun için hiçbir şey zor değildir. Eğer Tanrı’nın kudreti sınırlı olsaydı ve gücünün bir sınırı bulunsaydı, umutsuzluğa kapılabilirdik. Ama O’nun mutlak kudretle kuşanmış olduğuna göre, hiçbir dua O’nun yanıtlayamayacağı kadar zor, hiçbir ihtiyaç O’nun karşılayamayacağı kadar büyük, hiçbir tutku O’nun bastıramayacağı kadar güçlü, hiçbir ayartı O’nun kurtaramayacağı kadar güçlü, hiçbir ızdırap O’nun dindiremeyeceği kadar derin değildir.
RAB benim ışığım, kurtuluşumdur, kimseden korkmam. ...
20 Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir. 21 Kilisede ve Mesih İsa’da bütün kuşaklar boyunca sonsuzlara dek O’na yücelik olsun! Amin.
Bu makale Arthur W. Pink’in “The Attributes of God” adlı kitabının “The Power of God” başlıklı 8. bölümünden alınmış ve Tanrı’yı Arzulamak ekibi tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.
Yorumlar